Halktaki cemaat algısı ve vicdan azabı

Halktaki cemaat algısı ve vicdan azabı

17 Aralık operasyonunu hırsızlık ve yolsuzluk olarak göstermek isteyenler bizi aptal yerine koyuyorlar. Feraset sahibi hiç kimse bu tuzağa düşmeyecektir. Yolsuzlukların hesabını görmek için her şeyden önce siyaset yolsuzluğundan arınmış olmak gerekir.
Bugün atacağı oy, hiç kimseye ömür boyu vicdan azabı çektirmemeli. Bugünler gelip geçici. Bugüne kadarki hayat tarzlarına uymayan bir istikamette oy kullananlar yarın utanmak zorunda kalacaklar.
Allah bize, “aklınızla hareket edin, düşünün” diyor, “hocanız ne derse, şeyhiniz ne derse onu yapın” demiyor. Camianın abilerden gelen haberlerle hareket etmeyeceğini, yani akıl ve iradelerini kimselere teslim etmeyeceğini ummak istiyorum.
Yarın “İzmir’in değişim ve dönüşüm mücadelesinde benim de katkım var, oyumu o doğrultuda kullandım” demek de var, “İzmir’i ideolojik körlüğe sürükleyenlere ve perişan hali devam etsin diyenlere destek verdim” demek de var.
Bundan sonra herkes sevdikleriyle birlikte çıkacaklar toplumun huzuruna. Camiayı ben yarın mesela Üniversite kampüslerine cami yapılmasın diyenlerle, İzmir barosuyla ortak açıklama yapanlarla, onuncu yıl marşı söyleyenlerle kol kola hayal etmekte zorlanıyorum. Yoksa ben safın biri miyim?
Türkiye’nin normalleşmesini anlayamayanlar Ak Partinin yaptıklarını demokrasiden sapma diye niteleyip rahatlıyorlar. İmtiyaz kullanmaya alışanlar da öyle. Ak Parti bitti diyenler, seçimde istediğiniz kadar çok oy alın, bir şey ifade etmez diyenler, o eski teslimiyet günlerine özlem destanları düzenler… Bunlar Türkiye’nin, Yeni Türkiye’nin farkında olmayanlar…
Seçimlerde 17 Aralık’tan ve inandırıcılığı hiç olmayan vaadlerden başka tutunacak dalı kalmamış CHP’yi ne Gülen camiası. ne de gerçek CHP’lilerin hiçbir zaman kabullenmeyecekleri Ankara ve İstanbul adayları kurtaracak. Zaten böylesi adaylarla yola çıkan bir partinin başka ellerin inisiyatifi altında olduğu açık değil mi? Ne kadar yazık. Türk siyasetinin alması gereken ne çok yol var. Acı olan bir nokta daha var ki belki asıl sorun bu. Bu ülkenin entelektüel geçinenleri Tayyip Beyi otoriter buluyor ama CHP’nin şu ağlanası halini ele almayı aklından bile geçiremiyor. Ha 27 Mayıs ve 28 Şubat’ın şakşakçıları ha bunlar. Türk basını bunların hakimiyetinden kurtuluyor ya, benim teselli pınarım işte bu.
Çözüm süreci demokrasi adımlarıyla canlılık kazanıyor. Çözüm sürecini demokratik standartları yükselterek gerçekleştiren Tayyip Erdoğan, nasıl oluyor da hem demokrasiyi geliştiriyor hem de otoriter oluyor, anlamak mümkün değil. Tayyip Erdoğan’ı tek adam olmakla itham edenler çözüm sürecini baltalamak isteyenler değil mi?
Hiç unutmadığım bir hatıram var. Öğrencilik yıllarımızda bir grup arkadaş denize gitmiştik. Kıyıdan denize doğru yürümeye başladık. Sular henüz diz kapağımızda bile değildi. Arkadaşlardan biri suya daldı ve yüzmeye çalıştı. İyi yüzme bilmediği belliydi. Çırpınıyor ve etrafa sular saçıyordu. Bir müddet onu seyrettik. Başka bir arkadaş ‘yahu bir karış suda yüzülür mü, etrafa su saçıyorsun’ diye boynundan tutup kaldırdı. Bir de ne görelim. Mosmor bir surat. Bizim yüzmeye çalışıyor sandığımız arkadaş kendini derin sularda sanmış, neredeyse boğuluyormuş. Gülen Camiası da boğuluyor, farkında değil. İsterseniz kafalarını kuma gömmüşler diye de tanımlayabilirsiniz. Kendi dünyalarına hapsolmuşlar, etraflarındaki gerçeğin farkında değiller.
17 Aralık’tan hemen sonraki bir yazıda hizmeti hezimete götürenlerden söz etmiştik. Hizmetin basireti niye bağlandı dersiniz? Ekrem Dumanlı’nın Fethullah Gülen röportajına dair de bir sözüm var. Bu konuşma Tayyip Erdoğan’ın ne kadar haklı olduğunu ortaya koyması bakımından çok faydalı oldu. Artık herkes bir hocadan değil bir siyasi figürden bahsediyor. Yapılanları Ekrem Dumanlı medyası sahiplensin, Gülen yok öyle şey desin. Oh ne ala.
Benim çok merak ettiğim bir şey daha var: Tayyip Erdoğan’ın seçim sonrası cemaatle nasıl bir hesap göreceği…
Bir dostum bana “bu ihtilafın sonunda cemaatin ne yararı olacak” diye sordu ve ekledi: “sonu hüsran değil mi?” Ona düşün bakalım bir şey çıkıyor mu dedim. Bir sonuca varamayanlar “acaba içerden ya da dışarıdan birileriyle mi iş tutuyorlar” diye sormuyor mu?
Bakıyorum camia kendi medyasında esip gürlüyor. Onlara kalırsa Ak Parti bitti. Kendileri çok haklı. Yolsuzluklar tek mesele. Peki sokaktaki algı ne? Gizli kapaklı iş tutan bir örgüt. Kaydettikleri konuşmaları şantaj malzemesi olarak kullanan çete. Koçlarla da iş tutar İsraille de. Yargıyı da ele geçirmişler Yargıtay’ı da. Yargıtay’daki davaları astronomik ücretlerle halleden avukatları bile var.
Sokaktaki adama hele bir sorun, ‘Gülen niye Amerika’da, niye dönmüyor’ diye, bakın ne cevap veriyor.
Camianın şunun farkında olup olmadığını bilmiyorum. Bir toplumda yanlış yapanlar ikazlara rağmen yanlışlarında ısrar ediyorlarsa kendilerine uygulanacak müeyyidelere de hazır olmalılar. Ben şahsen bu prensibe sıkı sıkıya bağlıyım. Parti teşkilatlarımızda bu tür yanlışlar içinde olanlarla bile ilişkimi keserim.
Tayyip Erdoğan için “gariplere yoldaş olan” diyor şarkı. Camia için “CHP’ye yoldaş olan” diye bir şarkı duysanız üzülmez misiniz? Unutmayın, CHP camiaya yoldaş olmuyor, camia CHP’ye yoldaş oluyor. Bugünün yarını da var. Ne kadar yazık.
Temel cinle arkadaş olmuş. Cin Temel’e ‘dile benden ne dilersen’ demiş. Temel ‘benim bir köpeğim var, onu dünyanın en güzel köpeği yapsana’ demiş. Cin köpeği görünce ‘bu çok yaşlı, dişleri dökülmüş, tüyleri yok, olmaz senin istediğin’ demiş. ‘Başka bir şey iste’ diye çıkışmış. Temel o zaman ‘cemaate insaf ver’ demiş. Cin biraz düşündükten sonra ‘şu köpeği bir daha görebilir miyim?’ demiş.
*
İzmir’de durum bir felaket. Her günü şikayetle geçen bir Belediye Başkanı ile nereye kadar gidilebilir? Bir gün hükümetten, bir gün validen, bir gün sivil toplum kuruluşlarından şikayet et, yapamadığın işleri örtmeye çalış… İzmir’e yazık değil mi?
*
Halkımız Tayyip Erdoğan’ın bir kuruşu bile cebine atmayacağını iyi biliyor. Varsa yolsuzlukların üstüne gideceğine dair kesin bir inanca sahip. Güven kolay elde edilmiyor. Sevgi kolayına doğmuyor. Bu durumu biz de Şeyh Galib’in dilinden ifade edelim:
*
Galib-i divaneyim Ferhad ü Mecnun’a sala/ Yüz çevirmem olsa dünya bir yana ben bir yana/ Şem’ine pervaneyem perva ne lazımdır bana/ Anlasın bigane bilsin aşina sevdim seni.

Join the discussion