Gençler ve İzmir

Gençler ve İzmir

Bugün 1 Nisan. Keşke bugün “Nisan 1” diyerek yapılacak tatlı şakaların hepsi gerçek olsa… Çocukluğumdan kalan anılar, 1 Nisan’ı hatırladığımda hep gülümsetir beni. Elbette yapılan şakalar arasında çok ağır olanlar da vardı, ama nedense daha çok güzel olanları kalmış benim aklımda. Herkes için böyle midir, bilmiyorum, ama gençler için sanırım acı olanlar değil tatlı olanlar kalıyor akıllarda.

SETA, “Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı”  bünyesindeki bir düşünce kuruluşu. Bu aralar benim de çeşitli vesilelerle sık uğradığım bir yer oldu SETA.

Orada dinlediğim son rapor “Küresel Eğilimler Işığında Türkiye’de Uluslararası Öğrenciler” adlı çalışmaya aitti. “Yabancı öğrenciler” yerine “uluslararası öğrenciler” tabiri sizce de daha güzel değil mi? İzmir’deki Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Barkan’la toplantıdan iki gün önceki uçak yolculuğunda, yurt dışından gelecek öğrenciler ve hocalar üzerine yaptığımız sohbetten sonra, bu toplantı bana çok ilginç geldi.

Bu rapordan önce Fas Dışişleri ve İşbirliği Bakanı Saâdeddin El Osmanî ile Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun birlikte katıldığı Demokratik Dönüşüm ve Bölgesel Vizyon adlı paneli izlemiştim SETA’da. Kasım ayında yapılan ve benim de gözlemci olarak katıldığım seçimlerden sonra, Fas’ı dışişleri bakanından, bölgesel vizyonu da Prof. Davutoğlu’ndan dinlemek gerçekten çok ufuk açıcı oldu.

Bunlardan önce SETA’da “Türkiye’nin Gençlik Profili” adlı çalışmanın takdim toplantısında bulunmuştum. Zaten üstünde çok çalışılması gereken bir konuydu ‘gençlik’ benim için. Daha önce de Nisan 2010 tarihli MetroPOLL Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi ile Milli Türk Talebe Birliği’nin birlikte gerçekleştirdiği “Üniversite Gençliği Araştırması -Türkiye’deki Üniversite Gençliğinin Profili-” adlı çalışmaya dikkat kesilmiştim.

Gençlerle ilgili çalışmalar geleceğimize yön vermek açısından gerçekten büyük bir özenle ele alınmayı hak ediyor. Bu konu, hem ülkemiz açısından önemli, hem de gençlerle işi olanlar açısından önemli. Diyelim üniversiteler, siyasi partiler, uzun vadeli stratejik planlar yapmak durumunda olanlar… Listeyi uzatmak mümkün.

Bugünlerde TBMM’de kısaca 4+4+4 olarak bilinen ve çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğini çok yakından ilgilendiren bir teklif görüşülüyor. Bu yazı kaleme alınırken görüşmeler devam ediyordu. Belki siz okurken teklif kanunlaşmış olacak.

Görüşmeler sırasında CHP’nin ikna odaları mucidi İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter konuşmalar yaptı. Bu konuşmalardan birinde AK Parti’yi tek tip insan yetiştirme gayretinde olmakla itham etti. Nasıl güldüm, bilemezsiniz. Güya bu teklif Osmanlı Devletinin bile son zamanlarında terk ettiği bir sistemi geri getiriyormuş, kısm-ı evvel, kısm-ı sânî, kısm-ı âlî sınıflamasını örnek almış!.. CHP sıralarından alkış alan sadece bu konuşma bile, CHP’nin dünyadaki ve Türkiye’deki değişimi kavramakta ne kadar yaya kaldığını gösteriyor. 28 Şubatta süngü zoruyla hayata geçirilen bir kanunu, değişmesin diye ölesiye savunmanın ötesinde tek bir öneri bile sunmadı CHP.  Aslında ikna odaları uygulamasıyla kadına karşı şiddetin zirvesinde yer alan bir isimden de daha fazlasını beklemek haksızlık olurdu. Bir gün kadına karşı şiddet uygulayanlar sanal ortamda yargılanacak olur da Nur Serter yargılanmazsa, o günlerde akıtılan gözyaşları sel olur, sanal ortamı bile kaplar.

İzmir’e emekli kenti oldu diyen CHP’li yerel yönetimler, gençleri cezbedecek, onları İzmir’e bağlayacak adımları atmak için gerekli vizyonu gösterebiliyorlar mı? Bugün 9 üniversiteyle müthiş bir potansiyel ortaya koyan İzmir, buradan mezun olan çocuklarını İzmir’de tutabiliyor mu, yoksa onların aklının İstanbul’a kaymasını önlemekte tam bir acizlik içinde mi? İzmir’de yerel yönetimlerin gençlere ilgisi sadece parti faaliyetleriyle sınırlı. Ne zaman ki “35 İzmir 35 Proje” gerçekleşme yoluna girdi, EXPO 2020 hepimizi heyecanlandırdı, işte ancak o zaman İzmir’e bir hareket geldi ve gençlerimiz, geleceklerini İzmir’de arayabileceklerine inanmaya başladılar.

Yer darlığı sebebiyle yazıya devam imkânı yok. Oysa bahsettiğimiz iki gençlik araştırmasında gençlerin ne talep ettiğini, sorunlara nasıl teşhisler koyduğunu tartışmak zorundaydık. Bir başka yazıda ele alalım bunları.

Join the discussion