Hasan Nail Canat, Davasının Sâdık Bir Mensubuydu
Hayatta örnek aldığımız insanlar da vardır, gıpta ettiğimiz insanlar da. Yaptığımız işler farklı olduğu için her şeyini örnek alacağım bir durum yoksa da azmi, ahlâkı, sadâkati, mücadeleci yapısı itibariyle Hasan Nail Canat benim gıpta ettiğim şahsiyetlerden biridir. “Bende de O’nun hasletleri olsa” dediğim bir güzel insan Hasan Nail Canat.
Bir davanın nasıl sâdık bir mensubu olunur, O’nda gördüm. Kararlılık nedir ve nasıl sürdürülür, O’nda gördüm. Girdiği bir yolda insan nasıl sebat eder, O’nda gördüm. Karşılaşılan zorluklarla nasıl yılmadan mücadele edilir, O’nda gördüm. Dost ve arkadaşlarına bir insan nasıl vefa gösterir, O’nda gördüm. İnandığı bir davanın muzaffer olabilmesi için bir insanın hizmetini nasıl çeşitlendirmesi gerekir, O’nda gördüm. “Tiyatro bana yetmez, başka alanlarda da yapabileceklerim var” diyerek korkmadan kitap yayınına, televizyon ve sinema oyunculuğuna, organizatörlüğe girip ferâgat ve cesaret nasıl ortaya konur, O’nda gördüm.
Hasan Nail Canat’ın ilk değilse de ilk rol arkadaşlarından biriyim. 1960′ların sonuna doğru Kayseri’de, Büyük Doğu Fikir Kulübü bünyesinde yaptığımız kültürel faaliyetler; kitap okumadan başlayarak seminer, sohbet, tarih çalışmaları, örgütlenme ve tiyatroya kadar uzanan geniş bir yelpazeye sahipti. Detaylarını bugün çok fazla hatırlamadığım bir tiyatro faaliyeti olarak, çerçevesini Hasan Abi’nin çizdiği bir oyunu Sahabiye Mahallesi’nde Kayseri Devlet Tiyatrosu olarak kullanılan İstasyon Caddesi’ndeki salonda sergilemiştik. Berber rolündeki Hasan Nail Canat, berber koltuğunda beni hem tıraş edecek, hem de ağrıyan dişimi çekecekti. Bileğine geçirdiği bir ipin diğer ucuna bulduğu bir dişi bağlayıp, ipi ceketinin koluna ustaca yerleştirdi. Eline aldığı bir pense ile güya dişimi çekmeye çalışıp çıkaramayınca ip ve penseyi beraberce kullanmaya karar verdi. Beni biraz ağlatıp bağırttıktan sonra son bir kere var gücüyle abanıp dişimi güya çekti. İpin ucundaki dişi sallayarak salonu esprilerle kahkahalara boğdu. O günden aklımda kalan bir espri de rahmetli Ziya Olgunharputlu ile yaptıkları “avrattan öğretmen olur mu” şakasıydı. Böyle diyen Ziya’yla Hasan Abi “neden olmasın, bu davranış yanlış” anlamında tartışıyorlardı.
Ben 1975′de İzmir’e yerleştim. Görüşmelerimiz seyrekleşti. Ama onu kitaplarından izledim. Hem ben okudum, hem çocuklarım okudu severek. Ne zaman onun bir oyununa ait duyuruyu görsem hayıflanır, keşke seyredebilsem derdim. Daha sonra bazı televizyon film ve dizilerinde gördüm. Cenazesinde bulunmayı ne kadar isterdim.
Ben Hasan Nail Canat gibi vefat etmiş dostları hatırlayınca bir Fatiha okuyorum, bir de Şeyh Gâlip’in Esrar Dede için yazdığı o güzel mersiyeyi. Şeyh Gâlip’in diliyle Hasan Abi de “Hakka tamam âşık idi”. O’nun hayıflanışıyla ve duasıyla bitirelim. “Birkaç zaman muammer olaydı ne var idi”. “Olsun mübârek ol mehe kabr-i saâdeti / Mevlâ müyesser ede makaam-ı şefâati”
Allah’ım bu güzel insanı rahmetin içerisine al.
Kaynak: Hasan Nail Canat Web Sitesi