Geç okunacak erken bayram yazısı

Geç okunacak erken bayram yazısı

Günlerden Salıydı. Star Ege’den Saadet Özcan Hanım aradı ve “bu haftaki yazıyı Çarşamba günü gönderebilir misiniz, biliyorsunuz Bayram var” dedi. Bayram yazısını erkenden Çarşamba günü yazmak ve Bayramın üçüncü günü yayınlanacağı için geç kalmış bir bayram yazısı damgasına razı olmak… Yapacak bir şey yoktu. Kısır siyasetle uğraşmaktansa sorunlarımız, hüzünlerimiz ve sevinçlerimiz son birkaç yılda ne kadar değişti diye bakmak geldi aklıma. Gelin bunları üç dört yıldır yazdığım bayram yazılarından izleyelim.

Kasım 2011’de  “Bayram içinde bayram” başlığı altındaki yazıdan:

“Türkiye ufkunu genişlettikçe dünyada ilgilenmesi gereken ne çok yer olduğunu da kavrıyor. Somali önümüzde büyük bir örnek olarak duruyor. İnsanımızın engin merhameti, zorluk içindeki her yere yetişiyor, en azından yetişmek, yardımlaşmak için bütün insani duygularını harekete geçiriyor. Van depreminde ortaya konulan kardeşlik ve yardımlaşmayla birlikte anlıyoruz ki ister içerde ister dışarıda olsun, zor durumdaki herkes bizim ilgi alanımız içinde.”

Ağustos 2012’de “Bayram içinde bayramı ararken” başlıklı yazı bir şiirle süslenmiş:

“Bugün bayram. ‘Hamd ü senâlar hamd ü senâlar/ Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm’ diyebilenlere ne mutlu.”

Ekim 2012, “Bayramlar ve kurumlar” ilişkisine yer veren bir yazıya şahit olmuş:

“Her gün yaptığımız işleri biraz bir kenara bırakıp bayramın uhrevî havasını solumaya ne dersiniz?

Bu sütunda Ramazan ayında ibadetlerin toplumsal boyutundan bahsetmiştik. İnanan insanlar için ibadetler sorgulanmaz. Allah’ın Kur’an’da söylediği ve peygamberimizin uyguladığı şekil, bir ibadet için esastır. Elbette bu söylediğimiz sadece ibadetler için geçerlidir. Dua için bir kalıp mecburiyeti yoktur ve herkes kendi istediği şekilde duasını yapar. Sünneti unutmadan elbette.

Her medeniyet, ortaya koyduğu özgün kurumlarla hayat bulur. Bu konuda örnekler çok, ama bir Kurban Bayramı yazısını aşan, çok boyutlu ve çetrefilli bu işi, bir başka yazıya ertelemek de kaçınılmaz.  ”

Ağustos 2013, “Bayramı sürekli kılmak” için arayışlarla dolu:

“Irak’ta her gün onlarca insan ölüyor. Acaba, diyorum, biz bu ölümleri kanıksadık mı? Artık ne yayın organlarında yer buluyor bu ölümler, ne sohbetlerimizde? Bu coğrafyanın kaderi bu mu? Yok, hayır, bu değil. Olamaz. Çok uzun yıllar barış içinde geçen Osmanlı dönemini nereye yerleştirebiliriz eğer öyle olsaydı?

Bayramı sürekli kılmak için yapılacak ne çok iş var. Hem coğrafyamız, hem jeostratejik konumumuz, hem de tarihi geçmişimiz bu işlerle uğraşmak zorunda olduğumuzu haykırmıyor mu?”

Ekim 2014, “Bayram benim neyime” başlıklı yazıyla temayüz etmiş:

“Sizi de kötümser duygular içine atmak istemem, fakat İslam dünyasının haline baktıkça ‘bayram benim neyime…’ diyesim geliyor. Bütün İslam dünyası ateşler içinde. Toparlanma alâmetleri yok dersem haksızlık etmiş olur muyum? Bir zamanlar bizi tatlı hayallere sevk eden Arap Baharından söz edemiyoruz bugün. Ondan da öte maalesef iç çekişmeler bitiriyor İslam Dünyasını. Mezhep kaygısının nelere yol açtığını hep beraber görüyoruz. IŞİD benzeri örgütlerin İslam algısına verdiği zarar da cabası.

Peki, toparlanma nasıl olacak ve nereden başlayacak? Türkiye’nin her bakımdan güçlü olması gerekiyor. Öncelik güçlü bir demokrasi ve hukuk sisteminde…

İslam Dünyasının çok sorunu var. En önemlilerinden birisini şöyle dile getirebiliriz: İslamiyet’e inanmak başka onu bilmek ve anlamak başkadır. Muhtelif alanlarda ortaya çıkan problemlere nasıl çözümler üreteceğine ilişkin İslam dünyasının bir projesi yoktur, en azından buna dair bir örnek yoktur. Eğitimi nasıl düzenleyeceğini, iş hayatını nasıl bir sistem içinde götüreceğini, serbest rekabeti nasıl sağlayacağını, faizsiz bir düzen için neler planladığını ve buna benzer daha pek çok alanı nasıl tanzim edeceğini ortaya koymadan İslamiyet’i bilmek ve anlamaktan bahsetmek manasız olur. ‘Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz’ buyruğu sadece kişileri değil toplumları da muhatap almaktadır.”

***

Bilmem sizin de dikkatinizi çekti mi, 2011’den bu yana sorunlar artıyor gibi.

‘Bayramı ne kadar hak ediyoruz’ diyeceğim ama işte vaz geçiyor ve ‘bayramınız mübarek olsun’ diyorum

 

Join the discussion