Avrupa Konseyi’nden iyi haber…

Avrupa Konseyi’nden iyi haber…

23 Ocak günü çıkan Kanun Hükmünde Kararnameler iki feryadıma cevap gibiydi.

Bu kararnamelerden biri, bir yakınımın uğradığı haksızlığı giderdi. Haksızlığın maddi boyutu hiç umurumuzda değildi. Manevi boyutunun verdiği hasarın tarifi ise mümkün değildi.

Kararnamelerin beni ümide sevk eden diğer tarafı ise bu sütunlarda çıkan “Avrupa Konseyinde neler oluyor?” ve “Venedik Komisyonu da aynı yolda…” başlıklı iki yazıdaki uyarılarımın adeta cevap bulmasıydı. O yazılarda “Avrupa Konseyinde Türkiye’nin yeniden denetim sürecine alınması tehlikesi var” demiştim ve “acilen bir şeyler yapılmalı” diye ilave etmiştim.

Hükümet de bunun farkında olmalı ki “Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu” kurulmasına karar vermiş. Uzun süredir olağanüstü hal kapsamında alınan kararların herhangi bir hukuki denetime tabi olmaması eleştiriliyordu. Atılan adım idari bir karakter taşısa da önemli. Kararname ile gözaltı süresi 30 günden 7+7 güne indirilirken, 5 günlük avukat yasağı kısıtlaması da kaldırılıyor. Önceki KHK’larla mağdur olduğunu düşünen kişi ve kurumların itirazlarını incelemek için ‘Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’ kuruluyor.

Avrupa Konseyinin 23 Ocak’ta başlayan kış oturumunda Türkiye’de demokrasinin işleyişi konusunda bir acil oturum yapılması söz konusu oldu. Bunun gündeme alınması bazı tartışmalardan sonra oya sunuldu. Tüzük gereği acil oturum için katılanların üçte ikisinin evet demesi gerekiyordu. 181 kişi katıldı, 94 evet oyu, 68 hayır oyu, 19 çekimser oy çıktı. Böylece teklif reddedilmiş oldu.

yazi1

Acil oturumun Türkiye’nin yeniden Avrupa Konseyinde denetim sürecine alınması ile sonuçlanma tehlikesi vardı. Konsey üzerinde çıkan kararnamelerin etkisi olduğu muhakkak… Sanırım Konseydeki Türkiye heyeti de başta heyet başkanı Prof. Talip Küçükcan olmak üzere canla başla gayret etmişlerdir. Doğrusu böyle bir konu ile uğraşmak zorunda kaldıkları için üzülmemek mümkün değil. Afrika gezisinde olduğunu tahmin ettiğim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bu konuyu ele alma fırsatım olmadı ama Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin eski başkanı olması hasebiyle onun da acil oturumun önlenmesi için gerekli temasları yaptığını tahmin etmek zor değil… 15 Temmuz ihanetinin ne türlü felaketlere yol açtığına bir örnek bu yeniden denetim süreci meselesi… Yine de Türkiye’nin bu atmosferden sıyrılması gerekiyor.

Hukuk devleti olmak ne kadar önemli… Avrupa Konseyi’nin Salı günkü oturumunda Genel Sekreter Thorbjorn Jagland konuştu ve soruları cevapladı. Konuşmanın ve soruların önemli bir kısmı Türkiye’ye dairdi. Ben internet üzerinden canlı izlemeye çalıştım. Çalıştım diyorum zira üniversitedeki odamda internetin sık sık kesilir gibi olması konuşmanın bazı bölümlerini kaçırmama yol açtı. Yine de aldığım notlardan ilginç noktaları aktarayım size. Hukuk ve AİHM standartlarına ne kadar vurgu yapıldığını sizler de görün isterim. Bu konuda Konseyin bir haberi de var.

“Yeni kurulan komisyonun bağımsız hareket etmesini bekliyoruz” dedi Genel Sekreter. Komisyon kararlarının mahkemeye götürülebilmesini de önemsedikleri anlaşılıyor. Daha da önem verdikleri husus ise Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolunun açık olması… Genel Sekreter “15 Temmuz dolayısıyla Türkiye ile dayanışma içinde olmak zorundayız” dedi ve yine de olağanüstü hal kapsamındaki uygulamaların belli bir ölçü dâhilinde kalmasını beklediklerini ilave etti.

Sorular da vardı. Bunlardan birisi “kurulan komisyonun kozmetik bir karakterde olması yani göstermelik olması ihtimali yok mu?” şeklindeydi. Genel Sekreter bunu “Komisyon AİHM içtihatlarına uygun katar verecek mi, göreceğiz” diyerek cevapladı. Ayrıca ‘sistemin garantisi AİHM’dir’ diyerek soruyu cevapladı.

Bir İngiliz’in sorusu ilginçti. “Birleşik Krallık AB’den çıkarsa Avrupa Konseyinin önemi daha da artacak, bu konuda ne düşünüyorsunuz” dedi ama tam bu noktada ben internetin azizliğine uğradım ve cevabı dinleyemedim.

Jagland konuşmasını bitirince Parlamento Başkanı da kısa bir konuşma yaptı. Pedro Agramunt’la vaktiyle birlikte çalışmıştım. Türkiye’ye muhabbeti iyi bilinir. O da konuşmasında “Türkiye’ye destek olalım, ama AİHM standartlarını da gözetelim” demekten kendini alamadı.

9 – 13 Ocak arasında Konseydeki denetim sonrası sürecin raportörleri Türkiye’deydi. Konseyin Siyasi İşler Komisyonu, bu raportörlerin ve Türkiye’de Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlerin İnsan Haklarına Etkilerine ilişkin Ekim ayında bir not hazırlayan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muižnieks’in katılımıyla bir oturum yaptı. 24 Ocak’taki bu oturumun bütün detaylarını bilmiyoruz ama  Konseyin haberine göre olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirlerin Genel Sekreterin Türkiye’ye önerdiği usuller dairesinde olmasını bekliyormuş Komisyon. Türk Hükümetinin darbe girişimine karşı tepkisinin Avrupa Konseyi prensipleri dâhilinde olmasını temin için yapılacak daha çok şey var diye de not düşmüşler. Tabii medya, gözaltı, tutuklama konularında da bildiğimiz endişelerini dile getirmişler.

Konseyin bir sonraki toplantısı 24 Nisanda. O tarihte biz referandumu yapmış olacağız. Referandum sürecindeki uygulamaların 24 Nisanda sıkıntı çıkarmaması için dikkate ihtiyaç var. Ortak akıl sadece dillerde kalmamalı…

Geleceğe ilişkin hukuki belirsizlikler Türkiye ekonomisini zora sokacaktır. Şimdilik Türkiye bir üçüncü dünya ülkesi olma tehlikesini atlatmış görünüyor.

Hukuki güvence özgürlüğün olmazsa olmazı…

Join the discussion