Altılı Masanın fonksiyonu

Altılı Masanın fonksiyonu

Altılı Masanın siyasete yeni bir veçhe kazandırma ihtimalinin Türkiye için çok önemli olduğunu düşünen geniş bir kesim var. 5 Ocak tarihli toplantıdan sonra yayınlanan bildiri  bu ihtimalin hayata geçmesini arzulayanları sevindirecek mahiyette. Şöyle diyor Altılı Masa: “… bu iş birliği süreci ülkemizin siyasi ikliminde psikolojik bir dönüşüme öncülük etmektedir.” Daha sonra da şu ifadeleri görüyoruz: “… farklı düşünceleri ve yaklaşımları bir Masa etrafında bir araya getirerek yeni bir siyasi iklim oluşturduk.” Şu bölüm de önemli ve aynı metinden: “… uzlaşıya, ortak akla, siyasi nezakete ve kapsayıcı demokrasiye dayalı yeni bir siyaset mimarisi inşa etme çabası içine girdik ve bu alanda önemli bir mesafe kat ettik.”

Altılı Masanın 12 Şubat 2022 tarihli ilk toplantı sonrası kamuoyuna sundukları bildiride vurgulanan hususlardaki kararlılığın devam ettiği anlaşılıyor. Bu hususlar “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’ni hazırlayan partiler olarak bizler, etkin ve katılımcı bir yasama, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim, tarafsız ve bağımsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem inşa etme kararlığı içindeyiz” şeklinde özetlenmişti.

Türkiye uzun yıllar siyaseti bir hizmet yarışından ziyade bir çekişme olarak yaşadı. Bir taraf statükoyu ne pahasına olursa olsun koruma derdindeyken diğer taraf rejim değişikliğinden ziyade rejimi demokratikleşme yolunda tadil eğilimindeydi.

Statükoyu her türlü antidemokratik yolla korumanın temsilcisi olarak hemen herkes CHP’yi gördü. CHP, tek parti döneminde olsun daha sonra gelen darbeler döneminde olsun daima toplum çoğunluğunun iradesine ters yönde hareket etti. Bu tavır hem 28 Şubat döneminde hem de daha sonra gelen 2007 Cumhurbaşkanlığı döneminde de devam etti.

CHP’nin karşısında Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve benzerlerince temsil edilen görüş yer almıştı. 2002’den sonra Ak Parti CHP anlayışı ile karşı karşıya gelmek zorunda kaldı.

2010 yılından sonra CHP içerisinde sürekli muhalefette kalmanın sebepleri üzerinde cesurca diyebileceğimiz arayışlar gelişmeye başladı.

Bu arayışların ilk neticesi CHP’nin başörtüsüne karşı olan tutumunun değişmesiydi. Yıllarca, özellikle kız öğrencilere uygulanan yasaklar böylece ortadan kalktı. CHP’deki bu değişikliğin daha ileri noktalara götürülmesi çok zaman aldı. Muhafazakâr camia bu anlayış değişikliğini iyi değerlendiremedi. Oysa pek çok alanda birlikte hayli müspet adımlar atılabilirdi. Mesela Anayasa değişikliği yeniden ele alınabilir ve 12 Eylül Anayasası ortadan kaldırılabilirdi. Olmadı. Türkiye’nin enerjisini yutan çatışmayı tam da o dönemde ortadan kaldırmanın önünde hem CHP’nin gözü kapalı Kemalistleri hem muhafazakâr kesimin yıllarca çektikleri sebebiyle kurtulamadıkları endişeleri vardı.

Sözü uzatmadan günümüze gelelim. CHP geçmişiyle yüzleşmeye devam ediyor. Helalleşme adımları o yüzleşmenin bir kısmı. Bazı kesimlerin direnmesine rağmen devam ediyor CHP.

Altılı Masa biraz da bu yüzleşme arzusunun eseri. Altılı Masayı oluşturan anlayışların bir araya gelebilmesi Türkiye için bir fırsat olabilir. Ancak Altılı Masa kendisini Ak Parti karşıtlığı ile değil Türkiye için hayati bir ihtiyaç olan demokrasi ve uzlaşabilme çerçevesiyle tanımlamalı.

Cumhuriyetin kuruluşundan beri enerjisini, kaba bir ulus devlet anlayışı etrafında tanımlamak isteyenlerle buna karşı çıkanlar arasındaki cedelleşme ile harcayan Türkiye için Altılı Masanın geniş imkanlar vadettiğini teslim etmemiz lazım. Altılı Masa içindeki CHP’nin değişiyor olması bu bakımlardan çok önemlidir. Bu değişime öncülük eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun takdir edilmesi gerektiğini düşünenler az değil. Ancak sonucu da görmek lazım. Sonuç derken kastım 2023 seçimine giden yoldaki tavırlardır.

Çok uzun yıllardır muhafazakâr anlayışlar maruz kaldıkları her hukuksuzluğu CHP zihniyetinin eseri olarak görmüşlerdir. Burada detaya girmeyelim, her türlü baskının, zulmün, halkı küçümsemenin adı CHP zihniyeti idi. Şimdilerde bu tavrını değiştirmeyi vadeden CHP’yi bir kalemde silip atmak olmaz. Altılı Masadaki işbirliğine katılması hatta bunun için baş tutması göz ardı edilemeyecek bir tutumdur. Aslında CHP uzlaşma zeminini 2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdullah Gül üzerinde mutabakat sağlamaya çalışarak göstermişti. Ancak bazılarının siyasi öngörüsüzlüğü ya da başka bulanık hesapları o tasavvurun gerçekleşmesini önlemişti.

Bir husus var. Altılı Masa Cumhurbaşkanını açıklamakta gecikiyor izlenimi mevcut pek çok çevrede. Altılı Masa ya adayını açıklamalı ya da açıklamıyorsa bunun makul sebeplerini kamuoyuna net bir şekilde duyurmalıdır.

Aday tespitinde izlenecek yol da önemli. Altılı Masadaki hiç kimse şahsi kanaatleriyle karar vermemeli. Objektif kriterlere ihtiyaç var bu hususta. Bu, geniş çaplı bir anket çalışması olabilir. Elbette anketin nasıl yapılacağı ve hangi sorularla sonuçların belirleneceği uzmanlar ve Altılı Masanın müzakeresiyle tayin edilmeli. Böylece indi mütalaalardan kaçınılmış olur. Ayrıca adaylara dair “niçin kazanır, niçin kaybeder” mütalaaları tarafsız bir gözle imbikten geçirilmeli… Burada önemli bir faktör adayın demokrasiyi içselleştirmiş ve özümsemiş bir şahsiyet olması… Bir de kitleleri kendisine inandırabilecek kapasiteye sahip olması…

Altılı Masaya siyasi veraset suçlaması yapılıyor. Bir arada çalışma ve karar alma mekanizmaları geliştirmek vesayet olarak nitelenmemeli. Asıl vesayet ithamı, ortağının bir dediğini iki etmeyen Cumhur ittifakı bileşenlerine yapılırsa kim ne diyebilir. Ak Partiye puan kaybettirdiği apaçık belli bazı bakanları ısrarla görevde tutmanın vesayetten başka anlamı var mı?

İçimde bir ukde var: Ak Parti nasıl olup da kendi dünya görüşüne yakın beş partiyi millet ittifakı içerisine itti? Bu soruyu bugün olmasa da ilerde bugünleri yazacaklar belli ki çok soracaklar. Bu soruyu soracak tarihçilerin değerlendirmelerini otokrasi demokrasi düzleminde ele alacakları da izahtan vareste…

Tayyip Erdoğan için üzülüyorum. Önünde demokratik bir Türkiye inşa etme fırsatı varken kullanmadı. Ülkenin otoriter bir anlayışa sürüklenmesinin yolunu açtı. Etrafında ne çok demokrasiyi içselleştirememiş insan varmış meğer…

Ak Parti kurucularının hayalindeki Türkiye bugünkü Türkiye değildi.

Altılı Masanın asli unsurları olarak iki partiyi öne çıkarma gayretleri var. Özellikle bunu sayısal bazda izah etme ve bu gayrete haklılık kazandırma peşinde olanlar Altılı Masanın fonksiyonunu sadece önümüzdeki seçimle sınırlı görenler olsa gerek. Oysa Altılı Masayı çok daha geniş bir perspektiften değerlendirmek ve bu doğrultuda teşvik etmek gerekiyor. Bu istikamet üzerinde hendekler ve engeller olduğu muhakkak. Ancak Türkiye’nin ihtiyacı olan da bu… Demokrasi ve uzlaşma fikri etrafında kalıcı bir anlayış geliştirmek her şeyden önemli.

Yukarda Erdoğan’ın etrafındaki demokrasiyi içselleştirememiş olanlardan bahsettim. Evet demokrasiyi özümsemek kolay olmuyor. Ama hiç değilse bu anlayışta olanların zamanla Türkiye’nin gitmekte olduğu istikameti görüp bir şeyler yapması beklenirdi. Bu da olmuyor.

Benzer hal medyada da var. Bir romandan aklımda kalmış. Kahramanımız hapisten mi çıkmıştı yoksa esir kampından mı kurtulmuştu, tam hatırlamıyorum. Ancak özgürlüğüne kavuştuktan sonra sokaklarda yürürken gayri ihtiyari önündeki insanların adımına tam uyumlu adımlar atmaktan kendini kurtaramıyordu. Medyanın şu andaki hali bu. Kendi iradelerine hâkim değiller.

Altılı Masa seçim sonrası Türkiye’yi nasıl yöneteceklerine dair çalışmaları da tamamlıyorlar. Mesela Babacan bu konuyu şöyle açıklıyor: “Birincisi ortak politika metni, 185 sayfa, yüzde 95 oranında tamamlandı. Altı parti hükümet programını mutabakatla hazırladı. İkincisi de geçiş sürecinin yol haritası. Ülke nasıl yönetecek sorusuna yüzde 95 mutabakat var. Parlamenter sistemde istişare olsun, ortak akıl olsun istiyoruz. Seçimlerden hemen sonra yaşatmak istiyoruz. İki çalışma da yüzde 95 oranında bitti.” Bu metinleri 30 Ocak’ta kamu oyuna sunacaklarını açıkladılar. 

Bunlar kadar önemli olan husus seçim propagandasının nasıl yürütüleceği. Buradaki söylem birliği ve strateji çok önemli olsa gerek.

Altılı Masanın başarısı daha pek çok faktöre bağlı elbette. Ancak en önemlisi Türkiye’nin kavgadan uzak makul bir dile kavuşması…

@mtekeli35

Join the discussion