Geçtiğimiz hafta Ocak Medya siber saldırıya uğradı. Dört-beş gün süreyle internet sitesine girmek mümkün olmadı. Üstelik bu siber saldırı sadece ocakmedya.com sitesine yönelik değildi, fehmikoru.com da aynı sorunla yüz yüze kaldı. Ne olup bittiğini Fehmi Beyin yazısından öğrendik.
Siber saldırı, bilgisayar ve internet alanında uzman kötü niyetli kişiler veya gruplar ya da çok kullanılan adıyla bilgisayar korsanları tarafından bilgisayar sistemlerine, internet sitelerine, elektronik posta hesaplarına zarar vermek, bunları kullanılamaz hale getirmek amacıyla gerçekleştirilen bir çeşit elektronik saldırı biçimidir. Siber saldırı sonucunda internet siteleri çökertilebilir, hesaplardaki bilgiler deşifre edilebilir, kredi kartı ve banka hesabı bilgileri, ülke güvenliği açısından önemli veriler istenmeyen kişilerin eline geçebilir.
Bundan sonra devletlerin bile birbirlerine siber savaş ilan ettiklerini duyarsak şaşmayalım. Amerikan-İsrail ortaklığında İran’ın nükleer tesislerini felç etmeye yönelik siber saldırının nasıl gerçekleştirildiğini, Çernobil virüsünün, Stuxnet zararlı yazılımının nelere yol açtığını ve İran nükleer tesislerinin geçici de olsa nasıl çalışamaz hale geldiğini izlemek ister misiniz? Belgesel türü böyle bir film var. Türkçeye “Sıfır Saldırısı” diye çevrilen filmin orijinal adı “Zero Days”.
Kim ne istiyordu Ocak Medya’dan? Kimi rahatsız etmişti buralarda yazılıp çizilenler… Medya üzerindeki baskı malum ama hiç değilse Ocak Medya ve benzerlerinin varlığı tek sesli medya argümanını boşa çıkarmak için olsun kullanılamaz mıydı? Şimdi Ocak Medya’nın arşivini kurtarmakla meşgul arkadaşlarımız.
Devlet Bahçeli’yi unutmayalım ama… 2 Temmuz tarihli Meclis grup toplantısında bakın ne diyor:
“Küresel güç merkezlerinin nabzına göre şerbet vermeye kalkışanlara bu milletin sırtı dönük, kapısı da sürgülüdür./ Bu arada, FETÖ’yle irtibat ve iltisakı aleni olan sözde bir gazetecinin partimiz üzerinden spekülasyonlara inatla devam etmesi gözümüzden kaçmamıştır./ Pensilvanya’nın Korusu geçtiğimiz hafta sonu yazdığı bir yazıda, MHP’yi yeni sistemden en karlı çıkan parti olarak değerlendirmiş, iktidar üzerindeki etkisinin de belirleyici ve dönüştürücü olduğunu iddia etmiştir./ Ayrıca iktidar ittifakı içerisinde de MHP’yi kast ederek, küçük ortağın bu yeni sistemden büyük ortaktan daha fazla yararlandığını söylemiştir./ Bu dil ayan beyan nifak dilidir./ Bu ağız tıpkısının aynısıyla karanlık bir ağızdır./ Pensilvanya elçisinin MHP’ye husumet beslemesi normaldir./ Normal olmayan hala konuşması ve serbestçe gezmesidir.”
Şimdi biz, oturmuş siteyi kim çökertti diye konuşuyoruz. Hedef gösteren belli… Bakın işte, Fehmi Koru’nun Devlet Bahçeli’yi öfke nöbetine sokan yazısının bağlantı adresini veremiyorum burada, zira göçtü site ve o yazıya ulaşmak henüz mümkün değil. Fehmi Koru suç duyurusunda bulunmayı düşündü mü, bilmiyorum. Ancak sitenin yeni halinin eskisinden daha fazla izleyiciye kavuşması gibi bir hizmeti olacak Bahçeli’nin. Haberi olsun…
Siber saldırıya karşı tedbirler yok mu? Var… Daha güçlü ve tahkim edilmiş bir hizmet sunucu ya da daha çok kullanılan adıyla server edinmek gerekiyordu. Türkiye içinden alınan bu hizmetin bir daha aksamaması için server yurt dışına taşındı. İnşaallah bir daha böyle bir felaketle karşılaşılmaz diyelim.
Beş yıllık kalkınma planlarının on birincisi için hazırlıklar tamamlanmış ve Meclis gündemine alınmış. Onuncu beş yıllık plandaki 2023 hedefleri ile on birinci beş yıllık plandaki 2023 hedefleri arasındaki büyük farkları küresel sistemin saldırısına bağlayanlar var biliyorsunuz. Kimilerine göre küresel sistemin saldırısı siber saldırıdan daha şiddetli. Bu düşüşün sebeplerini başka yerlerde aramak istemeyenler için iyi bir argüman, öyle değil mi? Onlar için Türkiye’deki demokrasi ve hukuk ihlallerinin bu geride kalışta hiçbir payı yok. Hedeflerin tam olarak tutturulması her zaman zordur ama yarı yarıya da olmaz ki… 25 bin dolarlık kişi başına yıllık gelir yarının bile altında. AB hedeflerinden sapınca ortaya çıkan tablo üzücü. 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün bu tabloya etkisini inkâr etmek doğru olmaz. Ancak 15 Temmuz travmasından kurtulmak gerekmiyor mu artık? Övünmek gibi olmasın ama bunu iki yıl önce Travmadan Kurtulmak başlığı altında dile getirmiştim.
Ocak Medya’nın uğradığı saldırıyı konuşuyorduk bir grup arkadaşla. Söz döndü dolaştı Ali Babacan’ın Ak Parti Kurucular Kurulundan istifasına geldi. İstifanın açıklandığı metnin büyük bir özenle hazırlandığı konusunda fikir birliği hâsıl oldu. Herkesin öne çıkardığı farklı noktalar vardı. Ben de tartışmaya, Ali Babacan’ın istifasını kamuoyuna açıklamadan önce Tayyip Erdoğan’a söylemiş olmasını bir saygı çerçevesi içinde gördüğümü söyledim. Abdullah Gül’ün 2000 yılındaki Fazilet Partisi Kongresinde aday olacağını önce Necmettin Erbakan’la paylaşmasını hatırladık. Sonra bir arkadaşımız Ali Babacan hakkında FETÖ soruşturması teşebbüsünü siber saldırıdan da öte bir girişim olarak niteledi. Niçin niyet etti birileri, sonra niçin vaz geçtiler, yoksa siber üstü saldırı için daha uygun bir zamanı mı kolluyorlar?
Arkadaş grubumuz içinde Ali Babacan’ın açıklamasından üç paragraf öne çıktı ve “bunu anlamak istemeyenler Ali Babacan’a Ak Parti’yi zayıflatmaktan başka maksadın yok” diyerek saldıracaklar, göreceksiniz diyenler oldu. O üç paragraf şunlar:
İçinde bulunduğumuz şartlarda, Türkiye için yepyeni bir gelecek vizyonuna ihtiyaç vardır. Ülkemiz için her alanda doğru analizler, yeniden düşünülmüş stratejiler, planlar, programlar gerekmektedir. Çok çeşitli kesimlerle yaptığımız istişareler de bunu teyit etmektedir.
Türkiye’nin bugünü ve geleceği için yeni bir çalışma başlatmak kaçınılmaz hale gelmiştir. Ben ve pek çok arkadaşım, böyle bir çalışma için büyük ve tarihi bir sorumluluk hissetmekteyiz. Bu süreçte aynı ahlaki ve toplumsal sorumluluğu hisseden çok sayıda insanla tanışmış olmak da bizim için çok sevindirici olmuştur.
İnanıyorum ki, karşı karşıya olduğumuz sorunların çözümü, ancak, temsil gücü yüksek ve geniş bir kadro çalışmasıyla mümkün olacaktır. Beraberce çalışmak ve ortak aklı hedeflemek zorundayız. Çalışmalarımızın bağımsız ve özgür bir şekilde yapılması büyük önem taşımaktadır. Her konuda beyaz sayfalarla işe başlamak gerekmektedir.
Benim bu arkadaş grubum içinde yaramaz çocuklar da var. “S-400 işi tamam, bundan vazgeçmek yok” diyen diyene. Bunu bile bile bizimkiler soruyor: “S-400 hangi tehdidi önlemek için geliyor Türkiye’ye? Yoksa siber saldırıları mı önleyecek” diye de benimle akıllarınca dalga geçiyorlar? Yaz geldi, yazılara ara versem mi diye düşünüyordum ki bu siber saldırı vakası zuhur etti. Eh, artık yazmamak olmaz, vazgeçtim o fikrimden. Daha bir azimle sarılmak zamanı…