‘Düşünen Şehir’

‘Düşünen Şehir’

‘Şehir-Kültür Sanat’ ve ‘Düşünen Şehir’ başlıklı bir önceki yazıda söz vermiştim, ‘Düşünen Şehir’ dergisi hakkında ayrı bir yazıyla çıkacaktım karşınıza. İşte bu yazı o sözün yerine getirilmesine matuftur. Bir ara aklımdan ‘acaba yeni sayıyı beklesem mi’ diye geçti ama hakkımda yanlış yorumlara sebep olur kaygısıyla, “hayır, bekleme yaz” dedim kendi kendime.

Niçin ‘Düşünen Şehir’ gibi bir dergiye ihtiyaç duyulduğunu, ilk sayıda Başkan Mustafa Çelik şöyle açıklıyordu:

Düşünen Şehir olarak şehirleşme süreçlerimizi daha iyi anlamak, anlamlandırmak ve yeni önerilerde bulunmak üzere yola çıkmış bulunuyoruz./ Düşünen Şehir gibi bir derginin bizim Büyükşehir bünyemizde çıkıyor olması, hem tarihi bir misyonun tabii bir sonucu, hem de Türkiye’nin Şehirleşme pratiğine yön veren bir şehir olmanın getirdiği fiili bir durumun bize yüklediği bir görevdir.”

Burada bir noktaya kısaca dokunalım. Başkanın “Türkiye’nin Şehirleşme pratiğine yön veren şehir” iddiasının ne kadar haklı olduğunu görmek için Kayseri’nin bu doğrultuda attığı adımları yerinde görmek ve şimdiki başkan Memduh Büyükkılıç’la konuşmak yerinde olur.

Yine ilk sayıdaki takdim yazısında Editör’ümüz şehir, düşünce ve bunlarla ilişkili kavramlar üzerinde şu mülahazaları dile getiriyordu.

“Şehir, insanın bilinç halinin tecessüm ettiği, tasavvurlarının, düşüncelerinin, hayallerinin, umutlarının, beklentilerinin, aidiyetlerinin ortak bir şuur olarak ortaya çıktığı mekânın idrak halidir.”

Şehirlerimizin ne kadar büyük sorunları olduğunu hepimiz biliyoruz. Sorunları biliyoruz ama bunların nasıl halledileceklerine dair bir yol, yöntem ve çare geliştirmekten aciz bir vaziyetteyiz. Böyle olmasaydı İstanbul’da yaşanan son deprem dolayısıyla bir kere daha sorunları ortaya dökmek ama akl-ı selim eseri çareler bulamamak gibi garip bir vaziyete düşmezdik. Vaktiyle gecekondu ve imar dışı yapılaşmayı önleyemeyen toplumumuz şimdi de insanı dışlayan TOKİ türü çok katlı yapılaşmaya mahkûm olmazdı.

Cumhurbaşkanımız vaktiyle “İstanbul’a ihanet ettik…” derken haklıydı. Ona bir ek yapmak gerekir aslında: “Sadece İstanbul’a mı?”

Bir Bursa seyahatimde şehrin merkezinde bir reklam panosuna Belediye’nin yerleştirdiği “Bursa bir Avrupa şehridir” ibaresini görünce kahroldum. Bursa bir Osmanlı şehri olmak iddiasında değil miydi? İşte ondan sonra Bursalıların durmadan şikâyet ettiği TOKİ konutları konusunda çok haklı olmadıkları konusunda bir kanaate vardım.

Başka yerlere örnek olmak iddiasındaki Kayseri’de de yanlışlar var. Mesela güzelim Erciyes’in önüne set çekercesine şehrin muhtelif yerlerine yerleştirilen çok katlı binalara ne demeli? Kentsel dönüşüm adı altında şehrin merkezindeki Sahabiye Mahallesini çok katlı binalarla doldurmaya karar vermiş anlayış hala söz sahibiyse Türkiye’de, şahsiyet sahibi bir şehirden neye dayanarak söz etmeli?

Başkanların Üstad Necip Fazıl’ı pek okumadıkları belli değil mi?

“Nur yolunu tıkıyor yüz bir katlı gökdelen

Bir küçük iğne yok mu, şehrin kalbini delen?”

Editör’ümüzün ilk sayıdaki yaklaşımları niçin bu hale düştüğümüzü açıklar mahiyette:

“Öyleyse tabiat-insan bütünlüğü kaygısını ve derdini taşıyan, tabiatı ifsad etmekle değil imar ve ihya etmekle, onu mamurlaştırmakla memur insan, tabiatın, kendisine bir emanet, kendisinin de tabiata bir misafir olduğunun bilinciyle hareket ettiğinde ortaya çıkan insan ve şehir tasavvuru bizim düşündüğümüz anlamda düşünen insanların şehridir.”

Hacı Bayram Veli’nin meşhur Nutk-i Şerif’ini bilirsiniz. Bütününü okumayı meraklılarına bırakıp şu iki beyti alalım:

Çalabım bir şâr yaratmış  iki cihân âresinde

Bakıcak dîdâr görünür ol şârın kenâresinde

Nâgehân ol şâra vardım ol şârı yapılır gördüm

Ben dahî bile yapıldım taş ü toprak âresinde

Hacı Bayram Veli’yi sadece maddi anlamda yorumlamak doğru değil ama gönül inşası ile şehir inşası arasında ilişki kurmamıza mani bir durum da yok. Yine ilk sayıdan “Düşünen Şehir” bağlamında Editör’ün dediklerine bakalım ve Hacı Bayram Veli’yi ne kadar güzel yorumladığına şahit olalım:

“Düşünen Şehir derken aynı zamanda ikili bir etki ve etkileşimin de farkındayız. Şehri inşa eden insandır. İnsan şehirde görünür. Bununla birlikte şehir de insanda görünür ve o da insanı inşa eder. Eğer şehir insanın tecessüs, tasavvur, tefekkür, teemmül, tenevvür ve tefakkuhunun bir sonucuysa, o zaman o, ruh anlamında canlıdır ve bu yönüyle insana bozulmaya yüz tuttuğunda müdahale eder. Dolayısıyla insanın eseri ve tecellisi kendisine yönelir. Bu da insan-tabiat, insan-mekân ilişkisi bakımından bir denge, bir terkiptir.”

Konu derin ve söylenecek çok şey var. İşte Düşünen Şehir bunu yapıyor. Eğer yer tahdidi olmasaydı bütün bu yazılardan bahsetmek isterdim. Ben yine de ilk sayıda Akif Emre’nin “Şehirlerin Hafızası” adlı Düşünen Şehir Dergisini Takdim yazısını ve Dursun Çiçek’in şehirleşme derken kullandığımız kavramlara ilişkin “Şehirleşme Bağlamında Kavramsal Bir Tartışma” başlıklı yazısını zikredeyim.

Biz bugünlerde yönetimde kuvvetler ayrılığından bahsediyor ve “yargı, yasama ve yürütme” için sınırlar ne olmalı diye tartışıyoruz. Derginin ilk sayısında Ronald C. Jennıngs’in  “17. Yüzyıl Osmanlı Kayseri’sindeki Kadı’nın Yargı Gücünün Sınırları” başlıklı yazıyı görünce bir an durmaz mısınız?

Düşünen Şehir Dergisinin İkinci Sayısındaki iki yazıdan söz edeyim. Biri Yusuf Yerli’ye ait, “Şehirlerin Gözleri ve Bakışları”. Diğeri Hayrettin Oğuz’un, “Şehrin Gözü ve Görüntüsü Olarak Doğa ve Manzara Fotoğrafçılığı”. Bu sayı daha çok bu iki yazıdakine benzer konular etrafında şekillenmiş.

Taşa şekil vermekle insana şekil vermek arasında bir münasebet var mıdır? Üçüncü Sayı taş ekseninde yazılardan oluşan bir dosya takdim ediyor.

Dördüncü Sayıda “Şehir ve Müzik” temalı yazılar görüyoruz. İki Kayserili musikişinastan yazılar var. Biri Prof. Dr. İlhan Özkeçeci, “Musıki ve Şehrin Ruhu”, diğeri Fıkret Karakaya, “Geleneksel Musikimizin Kayseri’deki Sessiz Nefesi” ile karşımızda.

Beşinci Sayıyı uzun süre elimden bırakamadım. Şehir, mezar, türbe ekseninde harika yazılar var. “Bu mezarlıkta ne hayaller yatıyor yeğenim!” diye bir giriş ibaresi koymuş “Modern İnsan Mezarlıkta Ne Arar!” başlıklı yazısına Sosyolog Zeki Saka. Prof. Dr. Ali Uzay Peker “Ortaçağ Türbe Mimarisinin İçerdiği Anlamlar: Kayseri Döner Kümbet Örneği”, Prof. Dr. Suphi Saatçı, “Sinan Ve Türbe Mimarisi” başlıklı yazılarla görünüyorlar. Vaktiniz varsa şu yazıyı kaçırmayın derim: Prof. Dr. Atabey Kılıç,  “Edebiyatımızda Mezar Veya Kabre Dâir”.

Vakitsiz ölüm dilimize pek yakışmıyor. Gelin Akif Emre’nin 23 Mayıs 2017’deki vefatını  ‘güzel ölüm’ diye anarak çıkalım yola. Derginin Altıncı Sayısı Akif Emre Özel Sayısı olarak çıktı. Bu sayıda onun konuşmalarından örnekler var. “Mekân ve İnsan” onlardan biri…  Ayrıca onu tanıyan pek çok dostunun yazısıyla karşılaşıyoruz. Onu nasıl anlatmalı, bilmiyorum. Sevenleri anlatmış, hangisinin ismini anayım, bilemedim. Hepsini yazsam, yerim yok. Yine de eşi Dürdane Hanımefendi ile yapılan söyleşiyi zikretmeden yapamıyorum. Benim gözümde Akif Emre, solmaz pörsümez yeninin peşinde koşan bir medeniyet kuramcısı idi. Yeni bir medeniyet için İslam’ın hakikatini kavramak ve orijinal kurumlar tesis etmek gerektiğini anlatıyordu.

Şehir-sinema ilişkisi dikkatinizi çeker mi? Yedinci Sayı bu konuyu ele alıyor, Celaleddin Çelik, “Şehrin Aynası: Sinema” yazısıyla açıyor konuyu. Semih Kaplanoğlu ile yapılmış bir söyleşi meraklılarınca ilgiyle okunacak çapta. Mustafa İbakorkmaz’ın “Ayşe Şasa ve Yeşilçam Günlüğü” adlı yazısını da zikretmiş olalım.

Şu dönemlerde bile en büyük sorunumuz, muayyen ve herkese, her zaman eşit tatbik edilebilir bir hukuk nizamına sahip olamayışımız. Altında yatan sebepler çeşitli… Şehir ve Fıkıh temasının ağır bastığı Sekizinci Sayıda bizi bir hukuk nizamına taşıyacak anlayışları okuyoruz.

Kayseri’de çıkan ve şehir kavramı ekseninde bir yayın olma iddiasındaki bir dergiye Mimar Sinan özel sayısı elbette çok yakışır. Bu sebeple olsa gerek Düşünen Şehir Dergisinin Dokuzuncu Sayısı Mimar Sinan Özel Sayısı olarak çıktı. Bu sayıda Başkan Memduh Büyükkılıç’ın müjdeleri var. Şöyle diyor:

“Kayseri olarak şehirle ilgili düşüncelerimizde Mimar Sinan başat kaynaktır bizim için. Kayseri’de Mimar Sinan’ın tüm eserlerinden oluşacak bir minyatürk alanı, müze, Mimar Sinan Kitaplığı, Mimar Sinan Araştırma Merkezi, Mimar Sinanlı Şehirler Birliği, belgeseller, panel ve sempozyumlar gibi pek çok proje ve plan gündemimizde.”

Bunlardan Mimar Sinan Araştırma Merkezi’ni önemsiyorum. Üniversitelerle de işbirliği yaparak bu merkez muhakkak hayata geçirilmeli. Merkezin en önemli işi de güçlü lisansüstü burslarıyla Mimar Sinan eksenli araştırmalara destek olması. Kayserililerin bunu önemseyeceklerine dair kuvvetli bir kanaatim var benim.

Mimar Sinan’ın sadece “hendeseden âbide”meydana getirmediğini aksine bir medeniyet anlayışını inşa ettiğini ve taşa nakşettiğini gösterecek çalışmalara ne çok ihtiyacımız var.

Bir özel sayı deyip geçemeyiz. Altında ne gayretler ve alın terleri var. Editörümüz Dursun Çiçek’ten dinleyelim:

“… önce Mimar Sinan Okumaları atölyesini oluşturduk, daha sonra da atölyenin doğal uzantısı ve sonucu olarak Mimar Sinan Özel Sayısını planladık. Geçen Kasım ayından beri süregelen zaman zarfında 9 önemli hocamızla Mimar Sinan Okumalarını gerçekleştirdik. Daha sonra da bu dokuz hocamızın dışında özel sayıya katkıda bulunacak hocalarımızı tespit ettik. Ulaşamadığımız birkaç hocamızı istisna tutacak olursak Türkiye’de Mimar Sinan ile ilgili sözü olan insanları imkânlarımız nispetinde özel sayıda bir araya getirmeye çalıştık.”

Konunun uzmanı yaklaşık 30 isim yazmış Mimar Sinan hakkında: Bazıları şöyle: Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu, Bir Küllî’ye’yi Mümkün Kılan Nazarî Hikmet.  Prof. Dr. Metin Sözen, Mimar Sinan Üzerine. Prof. Dr. Uğur Tanyeli, Tarihsel ve Muhayyel Mimar Sinan. Prof. Dr. Hayati Develi, Mimar Sinan’ın Zihniyet Dünyası. Mustafa İbakorkmaz, Prof. Dr. Suphi Saatçi İle Mimar Sinan Üzerine. Dursun Çiçek, İslam Düşüncesi Bağlamında Mimar Sinan ve Mekânın Metafiziği. Prof. Dr. Köksal Alver, Mimar Sinan’ın Mekân Tasavvuru. Dr. N. Çiçek Akçıl Harmankaya, Mimar Sinan Camilerinde Sembolik Unsurlar. Doç. Dr. Fatih Özkafa, Hat Sanatının Mimar Sinan Estetiğine Katkıları, Dr. İbrahim Zeyd Gerçik, Süleymaniye Külliyesinde Liderlik Ve Yönetim. Dr. Savaş Ş. Barkçin, Süleymâniye: Mekânın Müziği. Beşir Ayvazoğlu, Yahya Kemal’in Şiirinde ve Düşünce Dünyasında Malazgirt ve Süleymaniye. Hayrettın Oğuz, Taşla Konuşan Deha.  Mehmet Çayırdağ, Mimar Sinan’ın Kayseri’deki Eserleri. Banu Başyiğit, Büsam Ve Mimar Sinan Okumaları Üzerine.  Alper Asım, Turgut Cansever’in İslam Mimarlık Düşüncesi ve Mimar Sinan. Prof. Dr. Suphi Saatçi, Mimar Sinan’ın Anıları ve Mimar Sinan’ın Yapıtları’nın Basımı Hakkında.

Bir önceki yazımdan şu satırları burada tekrar etmek istiyorum. Mimar Sinan, bizim medeniyetimizin mihenk taşlarından biridir. Kanuni devrinde O’nun dönem arkadaşları, idarede Sokullu Mehmet Paşa, hat sanatında Karahisarî, şiirde Baki, hukukta Ebussuud Efendi, minyatürde Matrakçı Nasuh’dur. “Ardına çil çil kubbeler serpen” bir medeniyetin zirve isimlerinden bahsediyoruz.” 

Mimar Sinan’ı bu dönem arkadaşlarıyla birlikte okumak gerekiyor. “Düşünen Şehir” bunu yapacak birikime sahip.

İdeal şehir nasıl olmalı? Buna Ümmi Sinan’ın uzun şiirinden iki kıtayla cevap arayalım:

Seyrimde bir şehre vardım 
Gördüm sarayı güldür gül
Sultanının tâcı tahtı
Bağı dîvârı güldür gül

Gül alırlar; gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazarı güldür gül

“Düşünen Şehir” ve “Şehir- Kültür Sanat” dergilerine emek veren, yazılarıyla destek olan, teşvik eden herkes teşekkürü hak ediyor. Unutmayalım, marifet iltifata tabidir derler. Siz de takdir ve teşekkürlerinizi iletirseniz her şeyden evvel bu dergilerin sürekliliğine önemli bir katkı yapmış olursunuz. İşte iletişim bilgileri: Düşünen Şehir, Milli Mücadele Müzesi, Melikgazi /Kayseri, Telefon: (0352) 220 70 50 – 90, e-posta:  sehir38@kayseri.bel.tr

Join the discussion