Amerika’dan birkaç not-Amerikan İslami İlişkiler Konseyi

Amerika’dan birkaç not-Amerikan İslami İlişkiler Konseyi

İki hafta önceki yazıda Amerika’dan notlar aktarmaya devam edeceğimi söylemiştim. Bugün Amerika’daki Müslüman toplumla ilgili bazı izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.

Bizde sivil toplum örgütlerinin 90’li yıllarda nasıl hızla arttığını hatırlayalım. Amerika’da da Müslümanlar benzer bir süreci yaşamışlar o yıllarda.

Amerika’daki Müslüman varlığı Atlantik ötesi köle ticaretine kadar gidiyor. Bazı akademisyenler, o dönemlerde Batı Afrika kıyılarından koparılan ve köleleştirilerek Amerika’ya getirilenlerin üçte birinin Müslüman olduğunu bildiriyorlar. Maalesef bir kısmı Hristiyanlaşmış, önemli bir kısmının İslam’la bağı kopmuş olsa da elimizde bu dönemdeki Müslümanlara dair bazı bilgiler halen mevcut.

1800’lerin sonu ile 1900’lerin başında Amerika’ya Osmanlı coğrafyasından da, daha çok Arnavut, Boşnak, Levanten, Ermeni olmak üzere önemli sayıda göçmen geliyor. Bu konudaki şu ilginç yazı Maydan sitesinde meraklılarını bekliyor:  Becoming US Citizens: Muslims and Christians From the Middle East in US Official Records. (Amerika vatandaşı olmak: Amerika resmi kayıtlarında Orta Doğudan gelen Müslümanlar ve Hristiyanlar).

1920’li ve 30’lu yıllarda, Amerika’daki ırkçı düzenden muzdarib siyahi Amerikalılar, İslam’ın farklı renkleriyle tanışıp kendilerine has, genelde normatif İslam’ın dışında kalan fakat onunla ilintili kurumlar oluşturuyorlar. Rahmetli Malcolm X ya da Müslüman olduktan sonraki adıyla El Hac Malik El-Şahbaz da 1953’de bu kurumların en meşhurlarından olan Nation of Islam’a katılıyor ve 1964’te Sünni İslam’a geçişine kadar bu kurumun içinde kalıyor. Bildiğiniz gibi sadece 40 yaşındayken 21 Şubat 1965’de bir konferansta konuşurken Amerika’nın karanlık güçleri tarafından şehit ediliyor.  Malik El-Şahbaz’ın hayatını anlatan bir kitap var, Alex Haley imzalı.

Amerika’daki göçmen Müslümanların sayısı, önce Soğuk Savaş’ta Amerika’nın Türkiye’yi de kapsayan ülkelerden öğrencilere verdiği burslar, ardından da 1965’te göçmen rejiminin değişmesiyle artıyor. Dolayısıyla 1980’lerde önce camiler, 90’lar ve 2000’lerde ise hem cami hem de sivil toplum ve eğitim kurumları ortaya çıkmaya başlıyor.

Ekim sonu ve Kasım başını kapsayan son seyahatimde, Philadelphia ve çevresinde birçok camiyi ziyaret etme imkânı buldum. Amerika’da camiler sadece ibadet için değil, eğitim, sosyal aktiviteler ve toplumsal girişimler için de bir merkez vazifesi görüyorlar. Mesela Allentown şehrinde katıldığımız ve tıbbi etik ve hayatın başı, ortası ve sonuna ilişkin kararlarda İslami perspektifin tartışıldığı bir program bölgenin en büyük camisinde yapıldı. Bu camide aynı zamanda büyükçe bir İslami okul da mevcut (https://malv.org/).

Benim yakından izleme imkânı bulduğum İslami kuruluşlardan birisi Council on American-Islamic Relations (CAIR) oldu. Kurumun adını Amerikan-İslami İlişkiler Konseyi olarak tercüme etmek mümkün. Oğlum Ahmet Selim’in de Dış İlişkiler ve Eğitim Müdürü olarak Philadelphia şubesinde (https://pa.cair.com/) görev aldığı CAIR, bugün ABD’nin birçok eyaletinde şubesi olan bir insan hakları kuruluşu. Bizdeki Mazlumder, İnsan Hakları Derneği gibi kuruluşlara benzetmek mümkün. 1994 yılında kurulan CAIR dini ve etnik ayrımcılığa uğrayan Müslümanlara hukuki alanda destek veriyor ve aynı zamanda medya ve hükümet çevrelerinde Müslümanların sorunları ile ilgili çalışmalar yapıyor. İlk yıllarında amatör çalışmalar yürüten, örneğin başörtüsü yüzünden işten atılan bir hanım için ülke genelindeki Müslümanları, bir otel zincirine protesto telefonu etmeleri için teşvik eden CAIR, yıllar içinde daha profesyonel bir sivil toplum kuruluşu haline dönüşmüş. Bunda 11 Eylül’ün de büyük etkisi olmuş tabii.

11 Eylül sonrasının İslamofobik atmosferinde bu kuruluşa olan talebin artmasıyla şube ve çalışan sayısında büyük bir artış gözükmüş. Mesela CAIR-Philadelphia 2004 yılında o bölgede artan İslam karşıtı hava ve federal hükümetin hak ihlalleri sonrasında oluşmuş. Amerika’da İslamofobi ile ilgili güncel çalışmalar ve anketler için şuraya bakılabilir: http://islamophobia.org/.  Bizdeki vakıflarda olduğu gibi yerel Müslümanların bağışlarıyla yürüyen bu çalışmaların bir kısmına ben de yakından şahit oldum.

Bunlardan biri CAIR’in organizasyonu ile Keşmirli Müslümanların yaptıkları protesto gösterisiydi. Amerika’nın kuruluşunda önemli rol oynayan Philadelphia’daki Anayasa Merkezi’ndeydi bu gösteri.  Burada Hindistan’ın Keşmir’deki zulmü protesto edildi. Hem Keşmirliler konuştu, hem Philadelphia’nın yerel politikacıları. Ahmet Selim de bu konuşmacılardan biriydi. Aşağıdaki fotoğraf Keşmir için haykırmaya hazırlanan çocukların neşesini gösteriyor.

Bir başka faaliyet Müslümanlar Eyalet Merkezinde adlı programdı. Bu program Pennsylvania eyaletinin eyalet başkenti olan ve eyaletin meclisinin yer aldığı Harrisburg şehrindeydi. Programa katılan Müslümanların sayısı 100 civarındaydı. Yerel seçimler vardı o sıralar. Programa katılanlar bu seçimlerde aday olanlara Müslümanların talep ve sorunlarını iletmek üzere CAIR organizasyonu altında otobüs ve araçlarla eyaletin farklı bölgelerinden Harrisbug’a geldiler. Müslümanlar eyalet milletvekilleri ve senatörleriyle gruplar halinde görüştüler, yerel seçimlerle belirlenen okul yönetimleri ve yargı mensupları adaylarına düşüncelerini aktardılar.  Mahkeme süreçlerinde ırkçılığın bitirilmesi ve göçmenlere misafirperver davranılması da iletilen talepler arasındaydı.  Meclisin merkezinde yapılan basın toplantısına özellikle Demokrat Partili siyasetçiler de katıldılar, coşkulu konuşmalar yaptılar ve Müslümanlara siyasi süreçlerde seslerini duyurdukları için teşekkür ettiler.  Aşağıdaki fotoğraf basın toplantısına katılanları gösteriyor.

Hak, hukuk, çoğulculuk gibi kavramlar bizler için olduğu kadar Amerikalı Müslümanların için de ön planda. Bu kavramlar global ölçekte Müslümanların öncelikleri arasında yer alıyor. Hem Müslümanların çoğunlukta olduğu bizim gibi ülkeler için hem de  azınlıkta oldukları Hindistan, Avrupa, Amerika gibi coğrafyalar için… Maalesef bugün Türkiye’deki hak ve hukuk ihlalleri üzüntü verici noktada… Amerikalı Müslümanlar Türkiye’ye muhabbet duysalar da artık bizi bir örnek olarak görmekte zorlanıyorlar. Onları suçlayabilir miyiz? CAIR, hak hukuk mücadelesinde önemli bir fonksiyon icra ediyor.

Hayat Boyu Eğitim Amerikalılar için hayata renk katmak manasına geliyor. Özellikle emekliler için üniversitelerin bu programı çok cezbedici. Philadelphia’daki Temple Üniversitesi Hayat Boyu Eğitim çerçevesinde çeşitli dersler koymuş. Haftada bir gün yapılan ders dönem boyunca devam ediyor. Bunlardan biri de İslam. CAIR’den bu ders için Hoca istemişler. Ahmet Selim ve CAIR Philadelphia’dan Mütevelli Heyet Başkanı İftekhar Hüseyin birlikte üstlenmişler bu işi. Ben de gittim bir gün bu dersi dinlemeye. Konu Hz Peygamber’in sosyal hayatı idi. Yaklaşık 60 kişilik kadınlı erkekli bir sınıf. Çoğu emekli kişiler. İlgiyle dinlediler, ders sonunda da pek çok soru sordular. Bu fotoğraf da o derse katılanları gösteriyor.

Amerikalı Müslümanların sosyal hayatı oldukça aktif… Birbirleriyle ilişkileri hem camiler kanalıyla, hem de karşılıklı ev ziyaretleriyle yürüyor. İngilizce ve Arapça ilahilerin coşkuyla söylendiği bir toplantı benim için de ilginç oldu. Dünyada olup bitenleri bir Müslüman gözüyle anlamaya çalışıyorlar. Bu anlamda beni sorguya çeken çok oldu. Suriye meselesi ve S-400 işi akıllarına takılmış belli ki… Türkiye’deki demokrasiyi anlamaya çalışanların içinden çıkamadıkları sorular olduğunu görmek şaşırttı beni.

Son olarak Ahmet Selim’in de bir yazısının bulunduğu ve adı Türkçeye Amerika’daki Müslüman Siyasal Yaşamı Anlamak: Yirmi Birinci Yüzyılda Tartışmalı Vatandaşlık (Demokratik Siyasete Dini Katılım) diye çevrilebilecek kitaptan söz edeyim. Ahmet Selim’in yazısı Amerikalı Müslümanlara sesleniyor ve şu soruya cevap arıyor: FBI çalarsa bir gün kapınızı…

İslam dünyası her alanda ortaya iyi örnekler koymadan tebliğ vazifesini yapmış sayılamaz. Söz ve yazı yetmiyor. Amerikalı Müslümanlar bu vadide ümit veriyor…

Join the discussion