Küresel dış güçler, neredesiniz?

Küresel dış güçler, neredesiniz?

Türkiye’deki olumsuzlukları dış güçlerin iradesine bağlamak beceriksizliklerin ve kötü yönetimin üstünü örtmekte kullanılan başlıca argüman. Bunun en kötü tarafı sorunların sebebini araştırmayı da önlemesi. Sebep dış güçlerse, emperyalistlerse başka sebep aramaya gerek yok artık.

Bursa’da konuşan MHP Genel Başkanı Bahçeli, altılı masa için “Biden’dan onay almadan adayımız budur diyemezler” şeklinde konuşmuş. Anlaşılan dış güçler takıntısı devam ediyor Cumhur ittifakında. Kim bilir belki MHP’yi %5-%7 oy aralığına sıkıştıranların da dış güçler olduğunu düşünüyordur MHP camiası.

Bahçeli ve Perinçek destekli Ak Parti Hükümeti de dış güçleri ithamdan hiç geri kalmıyor. Enflasyon mu, sebep dış güçler… Merkez Bankasının parasal istikrar fonksiyonunu tahrip etmenin yol açacağı zorluklar nasıl görülebilir bu durumda? Merkez Bankasına tanınmış olan bağımsızlığın ne işe yaradığını kavramamış anlayışlar elbette ortaya çıkan problemler karşısında irrasyonel yollara başvuracaklardır. Döviz kuru deseniz zaten sadece dış güçlerin manipülasyonu. Enflasyon ve döviz kuru için önceki orta vadeli programlarla çizilen hedefler hep dış güçlerin etkisiyle saptı… Dünya gazetesinde aşağıdaki grafikle durum izah edilmeye çalışılmış.

S-400 hava savunma sistemini alıp hangara kilitledik. Şimdi Ruslar ikinci partiyi de göndereceklerini söylüyorlar. Onu da alıp hangara kapatacağız galiba. Sizce bu S-400 işi de dış güçlerin işi mi? Bu sistemler alınırken “bizim savunma sistemimiz NATO esaslı. NATO sistemleriyle senkronize çalışmayacak silahlar işe yaramaz” diyenler dış güçlerin sözcüsü olarak damgalanmıştı.

Geçen hafta burada çıkan “Sanayileşme serüveni ve Ulusların Yükselişi” başlıklı yazıda kalkınmanın ve GSYİH artışı sağlamanın inşaat esaslı stratejilerle neden mümkün olmadığını anlatmıştım. Şimdi “bu görüşler dış güçlerin aldatmacası” dercesine yeni bir konut hamlesi başlatılıyor. Türkiye’nin konut ihtiyacı ortada ama kaynakların en önemli kısmını endüstriyel gelişmeye değil başka yerlere aktarmak sadece seçim yatırımı yapmaktır. Bu tür konut projelerinde iş yeri ile mesken ilişkisi hiç göz önüne alınıyor mu, bilgi yok. Trafik yoğunluğu açısından bir öngörüde bulunulmuş mu, bilgi yok. Bunlar ilerde göz önüne alınacak mı, bilgi yok.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati “bu dev konut projesi en az 100 bin yeni istihdam oluşturacak, 250’den fazla alt sektörün, sanayinin ve ticaretin çarklarını hızlandıracağız” diyor. Konut inşaatı ile yaratılacak istihdam geçici oluyor, inşaat bitti, istihdam sona erdi durumu… Oysa kaynakları üretim esaslı projelere ayırarak kalıcı istihdam sağlamak mümkün. Sanayinin çarklarının yenilikler için dönmeyeceği açık. Oysa ihtiyacımız olan sıradan üretim değil, biraz akıl işinin de karıştığı yenilikçi üretimler. Bizi katma değeri yüksek ürünler yerine inşaat işlerine sevk edenler de dış güçler mi, yoksa günü kurtarma anlayışı mı?

Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği, demokrasiyi öne çıkardıkça bizdeki otoriter eğilimler arttı. Denge ve denetleme mekanizmaları, güçler ayrılığı, şeffaflık, hesap verebilirlik önemli diyenler dış güçlerin maşası olarak anıldı. Avrupa Konseyinden dışlanmanın eşiğine geldik. AİHM kararlarını uygulayacağımıza dair sözleşmeleri imzaladık ama iş başa düşünce bahaneler aramaya başladık ve bazı kararlar söz konusu olunca hukuku halının altına süpürmekte tereddüt etmedik. Sonra da Türkiye, demokrasi, hukuk, yolsuzluk gibi kriterlerde irtifa kaybetti. Onların bir sonucu olarak da ekonomik krizler içine düştü. Enflasyon ekonomimize sürekli kan kaybettirdi, ekonomi kan kaybından komaya girince dış güçler söylemi kulakları çınlatır oldu.

Ehliyet, liyakat, sorumluluk gibi kavramları öne çıkaran dış güçler yetişmiş insan gücünü ülkeden kaçırdılar… Mühendisler bir taraftan hekimler bir taraftan yurt dışına göçerken “niçin gidiyorlar” sorusuna tek cevap olarak dış güçler geldi akıllara sadece. Üniversitelere kayıt yaptıran çocuklar tercihlerini mezuniyet sonrası yurt dışı imkanlarını göz önüne alarak yaptılar. Ancak biz bunu bir sorun olarak bile görmedik. Beyin göçünü sadece maddi unsurlara bağlayanların uyanma vaktidir. Bu insanlar özgürlük peşinde koşuyorlar, liyakate değer verilsin istiyorlar, istikrar arıyorlar.

Sonunda diyorum ki dış güçlerin Türkiye’de yaptığı kötülüklere engel olamayan, bunları önceden görüp tedbirini alamayan, acz içindeki yönetimlere mahkûm muyuz? Dış güçler diyelim ki var, onların kendi yararlarını gözetmesi tabii değil mi? Biz zarar göreceğimiz faaliyetlere engel olamayıp suçu karşıdakine yüklemek kolaycılığından ne gün kurtulacağız? Üstelik sorun sadece bizim değil belki dünyada pek çok ülkenin yüz yüze olduğu bir sorun. İslam coğrafyasından Afrika’ya, Latin Amerika’ya kadar… Üst akıl söylemine sarılanlar kendilerini akılsız yerine koymuş olmuyorlar mı?

Dış güçlerin talebiyle hapisten hainlerin salıverilmesini kaçınılmaz kılan ortamı kim yarattı? Hem de bir değil iki değil…

15 Temmuz ihanetinde parmağı olan dış güçlerle şimdi nasıl sarmaş dolaş oluyoruz? Yoksa onlar aslında işin içinde yoktu da o günün şartlarında istismar edilecek unsurlar olarak mı görüldü?

Şimdi hala ‘dış güçlere rağmen Türkiye büyüyor, enflasyonu da döviz meselesini de dış güçlere rağmen hallediyoruz’ söylemine nasıl inanalım?

Kafa karıştırıcı bir nokta daha var. Niçin bu hain dış güçler Türkiye’nin savunma sanayii alanındaki başarılarına mâni olmuyorlar acaba? Oysa en çok savunma sanayiini baltalamaları beklenmez mi?

Siz hiç bu dış güçlerin Türkiye’de oynadıkları oyunların bir kurum tarafından incelendiğini, hangi dış güçlerin ne oyunlar oynadığını, hangi sahayı baltaladığını bir rapora bağlayan bir çalışma duydunuz mu? Yoksa sıkışılan yerde, başarısızlığın odaklandığı alanlarda hemen dış güçler söylemine mi başvuruluyor? Öyle ya, madem dış güçler var, şöyle bir dökümünü görelim. Bu dış güçler görünmez, ortaya çıkmaz, saman altından su yürütür cinsinden midirler?

Bu dış güçler söylemini artık bir kenara bırakmalıyız. Bilimsel yöntemlerle kolayca çözülebilecek sorunları olur olmaz küresel dış güçlere bağlamak basite kaçıyor. Vaktiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan da bundan şikâyet etmiyor muydu?

Aklıma bir şey daha geldi. Bu dış güçler, küresel emperyalistler Ak Partinin ilk döneminde nerelerdeydi acaba? Birkaç hafta evvel burada Ak Parti’nin 21 yılı: Başarılar ve kaçırılan fırsatlarbaşlığı altındailk dönemde varılan zirveleri ele almıştık. Yoksa o zamanlar dış güçler başka işlerle mi meşguldü?

Kültürel alandaki başarısızlığı da küresel emperyalistlerin marifeti mi saymalıyız? Oysa elimizi tutan yoktu.  

Bu dış güçler söylemi sadece bir tarafın kullandığı bir argüman değil. Sağcısı solcusu, liberali otoriter takılanı, muhafazakarı batıcısı küresel emperyalist dış güçler söylemini pek bir seviyor ve olur olmaz yerde kullanmakta tereddüt etmiyor… Son örneğini İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer verdi. Tuttu Cumhuriyet kadrolarını da yetiştiren Osmanlıyı anlamsız bir şekilde hedefe koydu. Tunç Soyer’in tek parti dönemi kadrolarının inkılapları yerleştirmek için Osmanlı düşmanlığını alabildiğine abarttığı günlerden artık günümüze geldiğini sanıyordum ben. Galiba aldanmışım.

Biraz tarih muhakemesi, biraz bilim, biraz da feraset… Dış güçleri alt etmenin en kolay yolu…

mtekeli35@gmail.com

@mtekeli35

Join the discussion